Günümüzde yaşayan, her biri farklı aile öykülerine ve kişilik özelliklerine sahip yedi çocuk bir gün uykuya daldılar. Uykularında hepsi aynı rüyayı gördü ve kendilerini Mucizeler Ormanı’nda buldular. Bildikleri hiçbir ormana benzemeyen bu masal diyarında onları bekleyen en büyük sürpriz Dede Korkut’tu. Mucizeler Ormanı’nı avucunun içi gibi bilen Dede Korkut, çocuklara çok önemli bir görev verecekti: Asırlar önce kaybolmuş olan Yağmur Taşı’nı bulmak. Çocuklar artık bu görevi yerine getirebilmek için her gece uykuya dalmayı ve Rüya Ülkesi’ne gitmeyi dört gözle bekleyeceklerdi. Çocuklar zamanda geriye doğru gittikçe, kendilerini çok ünlü destanların içinde ve çok uzak ülkelerin topraklarında türlü maceraların içinde buldukça birbirlerini daha yakından tanıyacak, dostluğun, güvenin ve cesaretin önemini öğreneceklerdi. Acaba rüyalarında böylesine büyümeleri ve değişmeleri, gerçek dünyadaki sorunlarını çözmeye de yardımcı olacak mıydı? Uzun yıllar çocuk psikoloğu olarak görev yapan Misli Baydoğan, Zaman Yolcuları’nı sahip olduğumuz kültüre ve tarihe, tıpkı kendisi gibi çocukların da sevgiyle bakabilmelerine yardımcı olmak için kurguladı. Çocukların okurken macera duygusuyla hem öğreneceklerini hem de eğleneceklerini düşündü. Elbette anne ve babaları da unutmadı. Dünya Çocuk Edebiyatı’ndaki benzerleri gibi erişkinlerin de zevkle okuyacaklarını düşündüğümüz Zaman Yolcuları, çocuklarla daha etkili iletişim kurmak ve günümüzde sık karşılaşılan aile içi bazı iletişim sorunlarına farklı gözlerle bakabilmek için erişkinlere de ışık tutacak özellikte.