“Müceddîd-i Elf-i Sânî” nâmı ile meşhûr olan İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Serhendî’nin kurucusu kabul edildiği Müceddidîlik, 17. yüzyılda Nakşibendîlikten neş’et etmiş, günümüze dek itibarını ve etkinliğini korumuştur. İmâm-ı Rabbânî, örnek yaşantısıyla insanları etkilemiş, pek çok halife yetiştirerek bu halifeleri farklı bölgeleri irşatla görevlendirmiştir. Oğullarından Hâce Muhammed Mâsum da bu halifelerinden biridir. Henüz küçük yaşlarda kendisinden fevkalâde hâller zuhur etmiş, istidadındaki gizli sırlar açığa çıkmaya başlamış; sonraları Müceddidîliğin Hint alt kıtası, Hicaz ve Anadolu’da yayılmasını sağlamıştır. İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Serhendî’nin öğretileriyle şekillenen Nakşibendî Müceddidîlik geleneğinin önemli temsilcilerinden Hâce Muhammed Mâsum, Hicaz’a yaptığı Hac seferinde manevi derinliklere dair pek çok keşif ve keramet yaşar. Yevâkîtü’l-Harameyn’de bu söz konusu kerametleri birer yakut suretinde okuyoruz. İlk kez Müstakîmzâde Süleyman Sadeddin Efendi’nin Türkçeye tercüme ettiği, Ensar Karagöz’ün ise günümüz Türkçesine aktararak yayıma hazırladığı bu eser aynı zamanda, Hâce Muhammed Mâsum’un hayatına ve eserlerine dair kapsamlı bir kaynak niteliği taşıyor.