Ekolojiyi, çevre meselesini politik bir mesele olarak almanın önünde büyük düşünsel engeller var. Öncelikle, naif bir meşgale sayılması, "çiçek böcek muhabbeti" diye küçümsenmesi. Sonra, teknik bir uzmanlık alanı sayılması. Bunlarla beraber, steril bir lobiciliğin, gönüllü hayır-hasenat faaliyetinin dar çerçevesine sıkışması. Ekolojiyi araçsallaştırarak politize etme girişimlerini de engeller arasında saymalı aslında. Faşizm-Nazizm bile ekolojiye el koymaya çalışmaktan geri durmadı. Elinizdeki kitapta böylesi "istismarlar" da ele alınıyor. Ama yanlış anlaşılmasın: ekolojiyi bütün politik akımlardan yalıtılmış, kendine mahsus bir âlemde yaşıyormuş gibi tasarlayamayız. Politik bir ekoloji, hem ekolojiyi kendi sorunsalı içinden politize etmeyi başaran, hem de bu sorunsalın evrensel politik davalarla alışverişini kuran bir zemine oturabilmeli. Elinizdeki derleme, işte bu bakış açısının zenginlik ve enerjisini taşıyor. Ekolojinin sosyalizmle, feminizmle, anarşizmle, liberalizmle, muhafazakârlıkla, demin andık, faşizmle eklemlenmesinin düşünsel deneyimleri -arızalarıyla beraber- tartışılıyor kitaptaki yazılarda. Politik ekolojizmin özgün ekolleri olan derin ekoloji, tinsel ekoloji ve Bookchin'in toplumsal ekolojisi ayrıca konu ediliyor. Karamsar bir kıyametçiliğin de, naif bir apolitizmin de, idare-i maslahatçılığın da ufuklarını aşacak, gerçekten hayatî önemdeki sorunlara çözüm ve politikaya ruh getirecek bir ekolojizm için...."