“Sadece, bu geçen hayatı, bir kere daha, ta başından itibaren yeniden yaşamak lazım. O kadar! Bugünkü tecrübelerle yeniden yaşasa… O zaman yapmış olduğu yanlışları tekrar etmez. Bütün hataları tamir eder ve bu ömrü tatlı, mesut ve yaşanmaya hakikaten layık bir ömür olarak geçirirdi. Bir kere daha aynı hayatı yaşamak… Bu mümkün olabilse… Bir kere daha aynı hayat...” Şadan kısa bir hastalığın ardından yatağa düşmüştür. Durumu ağırdır. Kıpırdayamamakta, gözlerini bile açamamakta, ancak etrafında konuşulanları duymaktadır. Doktoru, ölmek üzere olduğunu söyler. Şadan buna inanmak istememektedir. Ancak acizdir, çaresizdir... Ne yapabilir, buna nasıl engel olabilir ki? Şadan, aciz ve çaresiz, hatırlar. İlk gençliğinden o güne kadar tüm yaşadıklarını âdeta yeniden yaşar. Tüm geçmişiyle, kararları ve seçimleriyle yüzleşir ölüm döşeğinde. Vedalaşırcasına. Suat Derviş’in yetmiş yıl önce yazdığı ve bugüne kadar hiç kitaplaşmamış bu harika romanının ardından, Liz Behmoaras “Suat Derviş’i ve ‘efsane’ yaşamını anımsarken...” başlıklı yazısıyla Suat Derviş: Efsane Bir Kadın ve Dönemi adlı biyografiyi yazma sürecini anlatıyor.