Doğarken neden ağlar insan, hiç düşündünüz mü? İşte bunu yaşarken fark ederiz. Hayat denen bu uzun yolda, ayaklarımızdan çok yüreğimiz yorulur. O yüzden: “Keşke doğmadan önce senaryoyu bir okuyabilseydik...” demekten kendimizi alamayız. Her şeye rağmen, var olmak güzeldir. Bizlere düşen, Yaradan’ın bize verdiği akılla seçimlerimizi doğru yapmak olmalıdır sanırım... İçimizde iki dünya var; biri kış, diğeri bahar... Kışı seçenler, o bembeyaz, saf güzelliğin içinde iliklerine kadar üşür ve üşütürler. Baharı seçenler ise; o doyumsuz kuş cıvıltıları, su şırıltıları ve rengârenk gökkuşağı gibi canlanmış doğada, içimizi ısıtan güneşle yine, yeniden doğarlar. Ana rahminin bereketi gibi çevrelerini berekete boğarlar... İşte hayat, yaptığımız seçimlerle yapboza benzer. Yapa yapa, boza boza, bir tabloya dönüştürüyoruz sonunda... İnsan kendi hayatının ressamıdır aslında; neyi çizip hangi renge boyadığımız bize kalmış. Kalem de biziz, silgi de Şekiller de biziz, boyalar da Tuval de biziz, kâğıt da... VE İNSANLAR, TERCİHLERİ İLE KADERLERİNİ İMZALARLAR...