Tek bir söz bile, zihnimi şiddetli ve gaddar bir karmaşa içine sürükleyebiliyor ve bu sözümona minicik ve önemsiz şeyin düşüncesi giderek tüm benliğimi tepeden tırnağa ele geçirirken, şimdiki zamanın hayhuyunu anlamaktan âciz kalıyorum. Joseph Marti, uzun süren işsizlik döneminden sonra, mühendis ve mucit Carl Tobler’in yanında iş bulur. Ne var ki tüm sermayesini kimsenin ilgilenmediği tuhaf icatlarına yatıran Tobler, aslında iflasın eşiğindedir. Okuru 20. yüzyıl modernizminin ilk kriz yıllarına götüren bu romanda Walser aidiyet ve düzen gibi insani ihtiyaçların gitgide lüks halini almaya başladığı bir dönemin toplumsal ilişkilerini, unutulmaz Joseph Marti karakteri üzerinden anlatır. Salt maddi olarak değil, manevi değerleriyle de hızla kaçınılmaz iflasa doğru sürüklenen bir burjuva ailesini bu toplumsal ilişkilerin merkezine yerleştirirken, çöküşü hazırlayan nedenleri sorgulamaz. Onu ilgilendiren insandır. Yardımcı, modern zamanların yeni toplumsal düzeninde, eskinin çöküşünü yaşayan, ona maruz kalan ve ağırlığı altında ezilen sıradan insanı anlatır, onun duygularını dile getirir. “Walser, masalın bittiği yerde devreye girer.” Walter Benjamin