“Deli naneler nasıl güzel kokuyor.Ta uzaklardan gelip gıdıklıyor, burnumu, kalbimi. Suyun şifasıyla, güneşin ışığıyla, en önemlisi de dışarıdan gelen müdahaleyle değil, kaynağı içte olan bir coşkuyla büyüdükleri için abartılı bir albeniden çok hakiki bir güzellik içindeler. Fukuoka; bitkileri ellememek, büyüme ritimlerine karışmamak, çapalama, ilaçlama, sulama gibi insani müdahalelerde bulunmamak gerektiğini söyler. Konvansiyonel tarımın yaban hayata çomak sokmak olduğunu anlatır. Gerçekten de bugün en çok yediğimiz sebze ve meyveler; patlıcan, domates, muz, fasulye, biber gibi besinler, insan eliyle ehlileştirilmiş, yabanda büyüyen kuzenlerinden bambaşka suretlere bürünmüş, gerçeğini bilen için tatsız tuzsuz şeylerdir. Doğada kendiliğinden yetişen mantarlara, tadı genelde acımtırak olan ve dil buran otlara, görünüşü itibariyle makbul bulunmayanlara gönül vermek aslında yiyeceğin hakikisini, hücresel hafızamızda kayıtlı şifayı yeniden hatırlamaktır.” Elif Türkölmez, Anne Kız, Harikasın’daki öykülerinde “sadece mutlu olmak” isteyen insanları anlatmış; Her Şey Geçer’de biricik yaşamlarımızı koşuşturmalara feda etmemize isyan etmişti. Türkölmez, Yabani Ot Toplayıcısı’nda bizi doğanın büyüleyiciliğine davet ediyor.