Sustu. Önüne baktı. Ağlamaya başladı. “Volkan’ın o kamera görüntüsünde ne yaptığını sizden iyi kim anlar? Otogarın altında ne aradığını ya da?” diye konuştu sonra hıçkırıklarının arasından. Bir erkek ağlarken nasıl da güzelleşir. Volkan genç bir polis. Babası emekli Emniyet Müdürü Hilmi Bey; Volkan onun yakışıklılığını, komşu kadınları (ve kocalarını) nasıl etkilediğini, bacak arasını pudralayıp giyindiğini, sabahları ayakkabılarını annesinin giydirdiğini hatırlıyor. Hayat, Volkan’a böyle bir ihtimam göstermiyor ama; Teşkilat onu kurban seçiyor ve Volkan’ın varoluşunun ekseni bir günde değişiyor. Volkan’ın Romanı, trajik bir karakterin izini sürerken kendini saklayan bir kitap, tıpkı bir enginar gibi; okuyucudan kabuklarını soymasını, özüne ulaşmasını, ama kabukların da tadına varmasını istiyor. Özünde derin kimlikler, derin devlet, derin ülke, derin komplo var, kabuklarındaysa Ahmet Tulgar’ın kendine özgü anlatımı. Çağdaş Türk romanının ayrı duran yapıtlarından biri.