Sedat Yalçın, öykü ve denemelerinde günlük yaşantımızı tüm açıklığı ile gözler önüne sermeyi amaçlıyor. Bu açıklık sizleri rahatsız edebilir. Edebilir; çünkü gerçekleri görmeyi kabul ettğiniz an, tüm büyü bozulur. Maskelerimizi terk etme düşüncesi korkunçtur. Ama sonucu muhteşemdir: iç huzurudur. Zihin yapımız trajik bir evrimleşme sürecinde. Rasyonel kısmı son elli yılda hızla gelişip, bilim ve teknolojide inanılmaz bir noktaya ulaştığı hâlde, irrasyonel kısmı hâlâ atası Kâbil/Hâbil düzeyinde kalmıştır. Acımasızlığı, hırsı, kan dökücü özelliği, hükmetme saplantısı, yok etme içgüdüsü en ufak bir törpülenmeye bile uğramamıştır. Bu nedenle iki kişi bir araya geldiği an üstünlük mücadelesi başlar: tıpkı devletler gibi. Çözümü Polyannacılık oynayarak kendimizi kandırmakta buluyoruz. Nereye kadar? Kimsenin kaçamadığı zorunlu o son nokta geldiği an, ne kadar boş şeylerle uğraştığımızı fark ederiz; ama perde iner, oyun biter. Ve son söz: “En çok da yağmur yağdığında seviyorum bu şehri; herkesin yüzü ıslak, başı öne eğik, sanki herkes suçunu kabullenmiş gibi.” Victor Hugo