“Ne dinlerin düşmanıyım, ne de dindarların, politikacıların ve inananların. Acı, haz, keyif, huzursuzluk, mutsuzluk gibi neye inanırlarsa onlar yaşanacaklardır. Doğru olan eylem vesilesi; insanların gözlerini açmak ve doğal yapılarını keşfetmeleri için uyandırmaktır. Kimseyi koşullamak; mevcut inancından kurtarıp yenisini aşılamak peşinde değilim. Sadece bireysel olmanın doğal olduğunu; özgün ve özgür yaşamaya çabaladığımı sergiliyorum. Katı inançlardan, koşullanmış zihinden kurtulup sorgulamayı, aydınlığa kavuşmayı; zeka ve bilinci kullanmayı dile getiriyorum.Bilindiği üzere toplumlar borç batağı, zenginlik ve yoksulluk kutupları arasında yaşarlar. Kapitalizm, neokapitalizm, emperyalizm insanları dinler benzeri modellerle yönetirler. Toplumsal kurallarla, dinlerle, resmi yasalarla birlikte kullanır, sömürürler. Emellerine adapte ettikleri din, politika, servet, mülkiyet birlikte işlev görür. Her girişim bir pişmanlık ve hüsrana gebedir; insanlar kaygı, korku, acı yaşarlar. Dolandırılır, sömürülür, tahrik ve tehditle boyun eğmeye zorlanırlar. Engelleri algılamak ve aşmak; varoluşun parçası olduğunu algılamak güçlerini açığa çıkarır.”