“Şimdi Heathcliff’le evlenmek beni küçük düşürür. Bu yüzden onu ne kadar sevdiğimi asla bilmemeli ve onu sadece yakışıklı olduğu için değil, benden daha fazla bana benzediği için seviyorum.”Sevgi, kin, nefret, intikam, tutku gibi güçlü duygularla örülü bu gençlik öyküsü, aynı zamanda marazi bir aşkın hikâyesi...Emily Brontë’nin ilk ve tek romanı Uğultulu Tepeler, Heathcliff'in çok genç yaşta ölen Catherine'e hastalıklı bir tutkuyla duyduğu aşk ve nefretin dehşete varan hikâyesini anlatıyor. Her ne kadar şiirsel bir anlatımı olsa da, arka planda insan doğasının vahşi yüzünü olanca çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.İnsan ruhunun en karanlık koridorlarında gezinen bu cesur romanın geçtiği dünyada her şey olanca karmaşıklığına rağmen son derece yalındır. Kimilerince gotik kabul edilen Uğultulu Tepeler’de doğanın yüzü vahşi, evlerin içi ise karanlık ve soğuk.Gün gelir tüm güçlü duygular geri çekilir, geriye uğultusuyla yabani bir doğa kalır...