“Son derece canlı ve çarpıcı bir anlatı inşa eden Taş Tanrılar, her daim çaresiz ve tedbirsiz insanoğluna adanmış keskin bir ağıt...” –Ursula K. Le Guin Bugün hayatta bir kere karşımıza çıkabilecek bir fırsata tanıklık etmek için buradayız. Pek çok hayatta da karşımıza çıkabilecek bir fırsattır bu. Yaşam başladığından beri karşımıza çıkan en iyi fırsat. Gezegenlerimiz tükeniyor ve yeni bir gezegen bulduk. Göğü süsleyen onca parlak kaya arasında, yuva diyebileceğimiz gezegeni bulana dek araştırma yaptık. Yolumuza devam ediyoruz, o kadar. Bunu herkesin bir noktada, er ya da geç yapması gerekir; doğal bir şey bu. Orbus’un uzak bir gelecekte yaşayan sakinleri için insan hayatı, bugün bildiğimiz tanımlamadan epeyce uzaktır. Örneğin, bu insanlar için yaşlanmak, DNA’da görülen bir hatadan ibarettir ve kolaylıkla onarılabilir. Ölmekte olan dünyaya da bu gözle bakılır; ekolojik çöküşle birlikte gelen kıyamet “onarılabilir bir hata”dır sadece... Hâl böyleyken kollar sıvanır ve üzerinde yaşadığımıza benzer bir gezegen daha bulunması için gereken her şey yapılır. İnsanlığın ufuktan silinen hayallerini, umutlarını, adalet ve etik gibi kavramların uçup gidişini, hatta “insanlık” kavramının kökten değişimini görmezden gelerek, varılmak istenen nihai hedef budur: Yeni bir şans. Winterson’ın bu sıradışı kurguyu ilmek ilmek örerken aklında tek bir soru olduğu ortada: “Peki ama yeni bir şansı hak ediyor muyuz?” Yazarın bu kitapta açığa çıkacak yanıtı, gerçeklerle yüzleşmeye hazır olanların kalbini kırmayacaktır...