Tarih felsefesi deyince aklımıza ilkin, tarihsel sürecin gidişatını yöneten genel yasaları keşfetme ve tarihsel varlık alanına ilişkin kapsamlı bir bilgi oluşturma girişimi gelir.Bu tür bir düşünme çabası, Batı’da, 17. yüzyıldan başlayarak gelişim göstermiştir. Bu girişimin gerisinde, tarihsel olgulara dayanarak birtakım genellemeler yapma ve sonra da bu genellemeler üzerine kapsamlı açıklamalar getirme isteği vardır. Bu anlamıyla tarih felsefesi, tarihin kendisiyle birlikte gelişen bir alan olarak ortaya çıkar ve tarihsel bilginin düzenlenmiş bir bilgi bütünü olarak kendini gösterdiği her yerde o da düzenli ve tanımlanmış bir bilgi bütünü olarak varolur. Amacı da bir bütün olarak dünya hakkında düşünmek ya da onun yasalarını keşfetmektir. Diğer yönüyle tarih felsefesi, tarihçinin yapıp etmekte olduğu işin ne olduğunun sorgulanmasını kapsar. Bu anlamıyla o, henüz ulaşılmamış bir gerçeklik üzerine bir bilme etkinliği olarak değil, tarihçinin gerçeğe ulaşma çabası üzerine bir bilme etkinliği, bir insanlık deneyimi ve de tarihin diğer deneyim biçimleriyle olan ilişkisini, geçerliliğini keşfetme girişimi olarak anlaşılır.