Bir adam döndü dağdan upuzun sakallı, gözleri kısık, ağlamaklı. Bilinmeyen bir dilde, anlaşılmaz hareketlerle başladı anlatmaya. Durmuyordu, durdurulmuyordu. Söylediği her söz kalabalığa derinden tesir ediyor gibiydi, aslında kimse konuştuklarının anlamını bilmiyordu. Adam öylesine çılgına dönmüştü ki, koşmaya başladı sonra. Kan ter içinde koca bir buğday tarlasının ortasında durdu. Herkes onu takip ediyordu. Bir ara adamla göz göze geldi Balataban, hiç sevmemiş, hiç güvenmemişti.