Einstein’ın 20. yüzyılın başında ortaya attığı görelilik kuramı çığır açıp modern fizik biliminin çehresini sonsuza dek değiştirdi. Bu dâhiyane ve yenilikçi kuram, bilim insanları arasında ilk andan itibaren heyecanla karşılandıysa da felsefi içermeleri nedeniyle dönemin felsefecileri arasında kuşkuya, hatta infiale neden olacaktı: Uzay ve zamanı aynı potada eritiyor, zamanı uzay cinsinden ifade etmeye izin veriyor, böylece evrenin dokusunu kökten değiştiriyordu. Bu kuramın felsefe açısından barındırdığı tehlikeyi görenlerin başında, zaman olgusunun felsefenin temel sorunlarının anahtarı olduğunu düşünen Henri Bergson geliyordu. Yirminci yüzyılın en önemli filozoflarından biri olan Bergson, bu kitapta, Einstein’la zamanın doğası hakkında girdiği hararetli tartışmayı açıyor. Görelilik kuramının felsefi anlamını ortaya koyuyor. Bir filozofun, fizik biliminin en çetrefil sorunlarına felsefenin gözlükleriyle nasıl bakabildiğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.