‘O, güzel gecelerime melisa kokusu olmaya gelmişti. Birkaç yudum kahve, birkaç sigara, bir avuç fesleğen kokusu olmaya gelmişti. Birkaç cümle dertleşip, birkaç metre sarılıp, birkaç damla ağlayacaktık. Tanımadığım kişilerce yudumlanmayacak, tanımadıklarını yağmuruna sokmayacaktı. Güzel gecelere hüzün olmaya gelmişti dünyaya, güzel ülkelere kraliçe, güzel masallara prenses olmaya gelmişti. Dizelerime konuk, soframa meze, simidime susam, çayıma şeker olmaya gelmişti. İyi ki de gelmişti. Ben geleceğimizin olduğuna inanıyordum. Hatta utanmasam geçmişimiz olduğunu bile düşünecektim.’ Su, annesinin ve babasının ona yaşattığı sorunlarla mücadele etmeye uğraşırken, Barkın onun yanında olmak için elinden gelen her şeyi yapar. Bunu kendi aşkı için değil, karşısındakinin aşka olan ihtiyacından dolayı yapar. Su ile Barkın’ın edebi aşk yolculuğunda, dans geceleri ayrı bir tat verir. Fakat bu dans her zaman tek kişilik olmuştur.