Kent, bir yanıyla ufunet, diğer yanıyla bir hayalet mekânını teşkil etmekte. Kentteki ufunet, bugün artık Büyük Resesyon adını verdiğimiz toplumsal süreçlerin etkisiyle 2008’de bütün aceleci çıplaklığıyla dünya çapında sermaye birikimi süreçlerinde kendini gösterdi. Ancak, şehir, sosyal bilimlerin bastırılmış bilincinin doğduğu yer olmaktan da vazgeçmedi. Kentin ve şehirciliğin kendisinden kaynaklanmayan, kentsel mekânı üreten ekonomi-politik süreçlerin sonucu olan ufunet, çürümenin kokusu, sosyal bilimcileri yeni kapılar açma arayışına itti. Zaman-mekânsal sıkışma çağının yaygın kültürel, siyasi ve toplumsal etkileri, Küresel Kuzey’in son birikim krizinden itibaren hem Küresel Kuzey hem de Küresel Güney içinde ciddi kırılmalara sebep oldu. Türkiye’nin, ülkenin büyükşehirlerinde yığılmış konut stoku, toprağa gömülen artı-değerin yeniden yeşereceğine duyulan güven, kent hayatının hızla AVM’ler ve özelleştirilmiş mekânlarca zapt edilmesi, tüketimin ve rant arayışının şehri prangalara vurması gibi olgular ışığında tanımaya başladığı bu çürüme ve kriz döngüsü, yeni ve farklı sınıfsal kimliklerde kendini göstermekte. Ülkemizde, son yirmi yılda gitgide zenginleşen kentleşme ve şehircilik lügatine mütevazı bir katkı sunmayı hedefleyen Strata’nın elinizde tuttuğunuz üçüncü sayısı, kentteki ufunetin toplumsal olgulara yön verme biçimlerine Henri Lefebvre’in kuramsal katkıları ekseninde bir yaklaşım getirme kaygısıyla okuyucusuyla buluşuyor.