“Sosyoloji ne işe yarar?” Bu soru hem biraz safça hem de biraz provokatördür. Sosyolojinin mutlaka bir işe mi yaraması gerekir? Başka bir şekilde soracak olursak, özellikle ne işe yaramaması gerekir? Peki, eğer sosyolojinin herhangi bir yararlılığı olmalıysa bu, ne türden bir yararlılık olmalıdır: politik mi (bilirkişi-sosyolog, hükümet danışmanı-sosyolog ya da tahakküm altındakilerin hizmetindeki sosyolog), terapötik mi (sosyo-analiz ve toplumsal dünyanın daha iyi anlaşılmasını sağlayarak insanın çektiği ıstırapları azaltma aracı olarak sosyoloji) yoksa bilişsel mi (olabilecek en yüksek bilimsellik seviyesine ulaşmanın dışında hiçbir hedefi olmayan, bilgi olarak sosyoloji)? Bu eserin yazarları, Bernard Lahire’in editörlüğünde, bu sorulara karşılık bulmaya çalışmışlardır. Araştırmacının kamusal alandaki konumuna dair ilgi ve sorgulamaların giderek arttığı bu dönemde, güncel olaylar bize sosyolojinin diğerlerine kıyasla daha az meşru bir akademik disiplin ve sonuçlarının gerekçelendirilmesi veya sorgulanmasına yönelik taleplere fazlasıyla maruz kalan bir bilim dalı olduğunu hatırlatmaktadır. Öte yandan, disiplinin kendine özgü durumuna karşın, bu düşünümsellik talebi hayli verimli olabilir. Bu eser, sosyoloğun toplumsal olguları anlamadaki rolünün yanı sıra kamusal alana potansiyel müdahalesinin kapsamını ve sınırlarını sorgulamamıza olanak tanıyarak bu tartışmaya son derece değerli bir katkı sağlayacaktır. Daha da önemlisi, sosyolojinin toplumsal eleştiriyi beslemek için neler yapabileceğini tartışmaya açacaktır.