Hakikat aşkla birleşince, zaman diye bir şeyden söz edilemez. Mekânın bile nefesi yetmez bu kavuşmaya. Âşıklar sel olup akar çağlardan çağlara. Aşkın terbiyesiyle ruhlar saflaşır, kalpler belirginleşir, gönüller genişler. Yeter ki aşk çıkagelsin çağlar ötesinden şimdiye... Üçler, yediler, kırklar. Herkes uykudayken hiç uyumayanlar. İnsanlığa aşkla, meşkle, şevkle şifa dağıtanlar. Orhun'un kutlu yazıtlarındaki gibi sevdasını taşlara kazıyanlar. Yedi kat gökten iniveren atalar. Hâlimize ağlamaktan haykırışlarıyla Tanrı Dağları'nı saranlar. Gerçekçi olup daima imkânsızı arayanlar, isteyenler, özleyenler... Emine Kuraç, Türkçeye harikulade bir roman hediye ediyor. Bu romanda yaşadığımız zamanın Ötüken'le, Kubadabad'la yolları kesişiyor. Kut almış Göktürkler, Allah'ın yeryüzündeki gölgeleri oluvermiş Selçuklular yeniden seslerini duyuruyor. İnsanlığını aşkla saflaştırıp güzelleştirenler, kanla sulanmış topraklar nasıl yurda dönüşür gösterenler okuyucuyla tanış olmak için hazır olda bekliyor. Sonsuzluğun İçindeki Pusu'dan sonra Sonsuzluğun İçindeki Geçit ile Emine Kuraç; haşmetli çağları köşe bucak gezip, nice iklimde zaman mekan tanımadan yol almak isteyenlere bir tarih ziyafeti sunuyor.