İslam dünyasından Doğu Asya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada ticarî, dinî, sosyal ve kültürel etkileşimlerin pek çoğu İpek Yolu sayesinde gerçekleşmiştir. Bu ticaret güzergâhının kadim halklarından biri de Soğdlardır. Orta Asya’nın verimli vadileri çevresinde, Ceyhun ve Seyhun nehirleri arasında, Zerefşan Vadisi boyunca mukim olmuş Soğdlar; dilleri, kültürleri, toplumsal özellikleri ve âdeta “homo economicus” olarak nitelendirilebilecek ticarî kabiliyetleriyle MÖ 6. yüzyıldan MS 10. yüzyıla kadar bölgenin ticaretle maruf olan halkları arasında yer aldılar. Uzun mesafe ticareti yapmaları dolayısıyla Soğdlar, Sâsânilerden Çinlilere, Bizans’tan Müslüman Araplara çok farklı kültürlerin tarihî kayıtlarında boy gösterdiler. 4. yüzyıldan itibaren Hunların idaresi altında şehir yapısının, ticarî düzenin ve sosyal dokunun güçlendiği bir istikrar dönemine giren Soğdlar, Türk Kağanlığı (Göktürkler) hâkimiyetinde İpek Yolu’nun efendilerine dönüştüler. 6. yüzyılda Türk Kağanlığı’nın sınırlarını Çin’den Bizans’ın doğu sınırına kadar genişletmesi Soğdlara büyük bir pazar alanı açtı. Bu süreçte onlar köklü tarihsel bağlarıyla Türk fatihlere ve hâkimlere hizmet ederek imparatorluğa diplomatik, siyasî ve ticarî bilgileriyle katkı sundular. Gerek İpek Yolu ve Orta Asya tarihinde gerekse eski Türk tarihinde oynadıkları bu sıra dışı role karşın ülkemizde Soğdlar üzerine yapılmış akademik çerçevede müstakil bir çalışma yoktur. Soğdlar ve Türkler: İpek Yolu’nun Tüccarları ve Hâkimleri bu boşluğu dolduruyor ve okurunu İpek Yolu’nda bir seyahate çıkartıyor.