Medyatikleşme ve popülizmin yükselişiyle siyasetin siyaset dışı içeriklerle yürütüldüğü bir kısır döngü içinde yaşıyoruz. Bir yandan sağ popülist liderler dünyanın pek çok ülkesinde yükselişe geçmişken diğer yandan kitleler sinik bir ruh haline bürünüyor. Öte yandan yeni medya hem popülist söylemlerle mücadele olanakları yaratıyor hem de onu besleyen ve doğru bilgiye ulaşmanın zorlaştığı bir ortam yaratıyor. Tüm bu gelişmeler yaşanırken siyasal iletişim hem teorik hem pratik olarak seçim kampanyalarından ibaret görülen bir alana dönüşüyor. Siyasetin kendisinden/“politik olandan” uzak salt teknik bir uzmanlık alanı olarak görülmesi siyasetin işleyişinde hegemonik hale gelirken, alanın verili koşulları pratikte tek doğruymuş gibi siyaset alanının içindeki tüm eyleyenlere kendisini bu haliyle dayatıyor. Siyasal iletişimin teorik olarak bir tür kampanya iletişimine, üstelik de “kazandıran/başarılı” kampanyaların yollarının öğretildiği bir iletişime indirgenmesi de pratikte yaşananları destekleyen bir işlev görüyor.İşte bu kitap, halihazırdaki bu işleyişe karşı hem teorik hem de pratik anlamda siyasal iletişim alanının farklı bir perspektifle sahiplenilerek çalışılmasına, kitabın tüm yazarlarının duyduğu ihtiyaçla ortaya çıktı. Kitap, böyle bir dertle hem alandaki teorik çalışmaların değerlendirilmesini hem de eklenmesi gereken yeni bakış açılarını, söylenmesi gereken yeni sözleri alana kazandırmak için atılmış bir adımdır.