“Demokrasi ve Sivil Toplum” kavramları, tarihin belli bir aşamasında ortaya çıkan ve süreç içinde evrenselleşerek insanlığa mal olmuş kavramlardır. Tarihçilere ve toplum bilimcilere göre uygarlıklar kentlerle birlikte ortaya çıkmış olup, demokrasi ve sivil toplum kavramları da, kentsel yaşamın ve kentsel gereksinmelerin ortaya çıkardığı anlayış ve oluşumların ürünüdürler. Gelişmiş bir sivil topluma ve ileri düzeyde demokrasiye sahip olmak, kentleşme ve uygarlık düzeyi için bir ölçüt olarak alınmaktadır. Ancak doğu ve batı toplumları arasındaki karşıtlıklara da bağlı olarak dünyada tam anlamıyla evrensel nitelikte, yani herkesin kabul ettiği bir demokrasi ve sivil toplum anlayışı henüz yeterince gelişebilmiş değildir. Demokrasi ve yurttaş tanımlarına bağlı olarak dönemsel olarak farklılıklar içerse de genel olarak; katılım ilkeleri ve yöntemleri, özel olarak ise; kentsel katılım, kentlerin demokratikleşme dinamiklerinden biridir. Kentsel demokrasinin öncelikli koşulu; tüm kesimlerin karar alma ve uygulama süreçlerine ayrım gözetilmeksizin katılmasıdır. Kitapta yer alan çalışmaların ortaya koyduğu sonuçlara göre; bir ülkede tüm kurumları ve ilkeleriyle, kentten ülke bütününe kadar her düzeyde ve alanda, gerçekten demokrasi egemen kılınmak isteniyorsa, ülkeyi yönetenler, güçlü ve farklı alanlardaki örgütlenmeleriyle sivil girişimlerin, sivil toplum kuruluşlarının demokratik sistemin çok önemli bir bileşeni olduğunu göz ardı etmemelidir.