"Bir romanı 24 saate sığdırabilmek... Okuyucuya gerçek mi yoksa kurgu mu anlayamayacağı, sıra dışı anlatımı ile kült eserler arasında olmaya aday; içsel bir yolculukla "aşka aşık" eden, yarım kalan bir sürgün öyküsü Şiliya.Roman, ülkesinden ve Şiliya'sından ayrılmak zorunda kalan, Hamburg'un ağır kapitalist ve kültürel çatışmaları içinde aşkını bıraktığı toprakların özlemi ile boğulan bir adamı anlatıyor. Farklı insan hikâyeleriyle sürgün yaşamının en uç ilişkilerini yansıtırken; yalnızlığı, suçluluğu, siyasi yozlaşmayı ve hayallerini içtenlikle anlatmanın yanında; okuyucuya şiirsel, felsefi ve psikolojik doyum sağlıyor.Yorgun, yaralı, yanlız yüreğiyle aşktan hasarlı ruhunu avutmaya çalışan bir adamın kendisiyle hesaplaşması ve "ruh intiharı" ile sarsılacaksınız bu kitapla... Feride DalgınÜlkesinin uzağı “Şiliya”...Gever, yine tansiyonu yükselmiş bir şehirdi. Üstüne serpiş serpiş yağmur düşüyordu. Ama roman soluksuz bir aşkın takvim yapraklarını döke döke sürüyordu. Devlet tutanaklarına geçen isimlerin öldürüleceği, işkence edileceği günlerde geçer bu aşkın vakti.Birbirinden uzak yaşamlar, birbirine yakın ölümlerden beterdi. Bazen, ülkenin kokusunu anımsar, bazen bir dağ yamacını, bazen bir kara aksanlı sohbeti, bazen kaçak çayını…Nereye dönerseniz, bakarsanız, yürürseniz bir özlem olur… Aşk sürgünde, kilometrelerce ötede en çok ölüme benzer. Ve gelir Kırklar Dağı’na; matemin ana yurdunda yürek yakar. “Şilîya” ne toprağa sığar, ne güneşe, ne aya, ne gökkuşağına… Onun ebedi ikametgahı yürektir. Dolanır dilden dile efsane olur.İrfan Sarı