Lokomotifsiz bir vagon nereye gidebilirdi ki?Kendi kendine çürümeye mahkûmdu.Çimenlerin üzerine serilmişti vagon, uzanmıştı.Üzerini toprak yerine yağmur örtmüştü tek gözlünün.Onun gözünden baktığımda gördüğüm, karanlıklar içinde çırpınan ağaçlardı.Yakıyordu koruyu. Ağaçlar tohumlarını uzaklara atıyordu.Tutuştu vagon, tutuşturuldu. İçindeydim ve içime güzel bakıyordu.Aldanacaktım vagona, o önce davrandı.Ellerime bulaşan kahverengi pas lekesini üzerine sürdüm.Lokomotifiydim vagonun, istediğim yere sürüklenmeye hazırdı.Takılmıştı bir kere, canı yanıyordu.Su serpecektim yangınlarına bunu umuyordu.Umutlandırdım vagonu, kim bilir kaç kişinin umuduydu?Gelirken iki kan çiçeği sıkıştırdım penceresine.Kızardı demirleri, ateş kırmızısı oldu.Eğildi, büküldü.Şekil verilmeden soğuyordu vagon, biçimlendirilemezdi.Dokunulmazları vardı vagonun ve zoraki dokunuşlarda yozlaşıyordu.Özgürlüğüne düşkün sanıyordu kendini.Bana tutunmadan adım atamayacak kadar acizdi.Adımlarını saydım vagonun, nefeslerini sayar gibi.Ben ölmeden yaşamaya devam edemezdi vagon.Kestim ayaklarını yerden, kurtardım lokomotifinden,Özgürlüğüne kavuştu, göğe yükselirken.