“Herkes hayretle bu kıpkırmızı yüzlü gence bakıyordu. O, esrarlı bir dil konuşan ellerini sazın üzerinde hareket ettirmeye başlamış ve gözlerini yere yahut kucağından fırlamak ister gibi sıçrayan sazına dikmişti. Pek az bir duraklamadan sonra, bu sefer başını kaldırmadan, daha yavaş fakat eskisi kadar tatlı ve derinden gelen bir sesle şunları okudu: Sekiz yıldır uğramadım yurduma / Dert ortağı aramadım derdime / Geleceksen bir gün düşüp ardıma / Kula değil, yüreğine sor beni.”Yalnızca romanlarıyla değil öyküleriyle de Türk edebiyatının en özel isimlerinden biri olduğunu bize gösteren Sabahattin Ali 1936-1937 arasında yazdığı öyküleri içeren Ses’te sıradan insanların etrafında şekillenen, birbirinden vurucu ve yürek dağlayan beş hikâye anlatıyor.Bir hayat kadınının hayatına dokunduğu hasta ve beş parasız bir adam, Ankara-Konya yolunda karşılaştığı bir çobana gaddarca davranan bir mühendis, bir kanunsuzun peşinde kanun dışına kayan jandarmalar, müzik okuluna girmek için çaresizce çabalayan Sivaslı Ali, sevdaları ile geçirecekleri on beş güzel gün uğruna hayatları heba olan iki insanın hazin öyküleri bu kitapta bir araya geliyor.Sabahattin Ali Ses’te toplumcu gerçekçiliğin Türk öykücülüğündeki doruklarına ulaşıyor.