Her ailede bir yaşlı, tarihe geçmiş mucit ağabeyinden, onlarca dile çevrilmiş yazar amcasından, sanat akımlarını etkilemiş ressam teyzesinden, hastalıklara şifa bulmuş doktor halasından ya da etkileyici yapıların mimarı kuzeninden değil de daha çok bir zamanlar ne kadar zengin olduklarından, gürül gürül para kazanırken nasıl har vurup harman savurduklarından ya da bir dönem herkesçe nasıl tanındıklarından filan bahsedip övünür. Bizimki de öyle bir sülaleydi işte. Romanın baş kahramanı Cem’in “Bir dönem mütevazı bir saltanat yaşamış, içi boş bir topluluk” olarak nitelendirdiği ailesi yazlarını deniz kıyısında, aralarından birinin sahip olduğu motelde geçirir. Devran döner, dönem değişir, insanlar şaşırtıcı şeyler yapar. Biz okurlar da Şeref Motel’in sayfalarını çevirirken, odalarında dolaşır, hayatın ve insanların değişimini izlerken, ailenin tarihinde ülkenin gölgelerini fark ederiz. M. Caner Alper kendi yaşamından izlenimlerini benzersiz kurgusal yapıtlara dönüştürmeyi sürdürüyor.