Efsun ve Fetih’in bir kâğıdın üzerine bıraktıkları imzanın mürekkebi, kâğıtla sınırlı kalmaz ve ellerine yüzlerine bulaşır. Zaman o mürekkebi, kalplerine de ulaştırdığında suyla temizlenemeyecek halde olduklarının farkına varmadan birbirlerini itmeye başlarlar. Ruhları birleşmişken bedenlerinin çırpınması nafiledir. Onları bağlayan tek şey artık Zeliha değildir ve bunu fark ettiklerinde yollar açılır, inşalar için kalpler sıvanır. Efsun’un kapalı yolları, Fetih tarafından birer birer açılırken durak inşaları başlar. Duvarlar yıkılmaz, boyanır. Yollar aşılmaz, yolculuklar başlar. Efsun tek savaşı kalbiyle sanırken asıl düşmanı görmezden gelir. Zırhlarını indirir, kalbini yumuşatır, Fetih’in ruhunu kabul etmek için yaralarını açıkta bırakır. Yaralar deşilir, travmalar tetiklenir, geçmiş bugünü katleder.“Kaşlarımın arası bir mezar gibi kazıldı, banyonun duvarları daraldı, tavan üzerime çökmeye başladı. Düşman beni öldürecekken doğurdu.”Efsun ve Fetih’in ilmek ilmek birleştirdikleri hayatları tek bir gecede, acımasızca çözülür. İlmekler söküklere, yollar yıkımlara, duvarlar harabelere dönüşür. “Bir koyun, iki koyun değil. Bir mezar, iki mezar, üç mezar...”