GÖZYAŞINDAYIM Eylül! Adı gibi bir sonbahar ezgisi. Yağmurun yeri dövdüğü bir gecede kundağıyla terk edilen öksüz. Can yoldaşı Ayşe ile kimsesiz çocukların meskûn bellediği, birbirlerine kol kanat gerdikleri yetimhanede büyümek zorunda kalan, sayısız yetimden sadece biri. Tam anlamıyla yurt, sıla nedir bilmeyen, yuvasız bir kuş. En umulmadık anda, yürekten dökülen şarkıların gizeminde, gözlerine nakşeden bir renk. Deniz Mavisi! Eylül; kimsesizliğin sunduğu sevgi yitikliği ve sıcak bir yuvanın hasretiyle yaklaşır Ezrak'a. Mavinin uçsuz bucaksız ufkunu, haşin dalgalarını veyahut dibi görünmez enginlerini tahayyül edemez. Mavi Adam'ım dediği, meftun aşkı Ezrak'ın; kalbinin derinliklerindeki nasır tutmuş, ah işlemeyen güvensizliklerini hesaba katmaz. Sıcak avuçlarında, kanatlarının kırılma korkusu olmadan bir ömür geçirebileceğine inanır... GECE Mutlu dünyası bir günde ismi gibi kararmış bir kadın. Canı pahasına sevdiği iki kişi elinden alınmış, tutunduğu hiçbir dalı kalmamıştı Gece'nin. Bir anlık zevk uğruna iki canın kanına girdin sen! Mezara evladınla bir de beni defnettin. En karanlık GECE' ye adımı kazıdın; Ömrüm yettiğince affedilmeyeceksin mahşerimde. Şimdi söyle sen kimi aldattın, söyle en çok kimin canını acıttın? Hadi söyle durma; en fazla kimi öldürdün? Beni mi… Bebeğimizi mi? SİNAN Nasıl olduğunu anlayamadan yapılan bir anlık hata. Sinan’ın hayatında ki en değerli şeyleri kaybettiği, büyük bir hata... Kaybettiklerini geri alabilir miydi, hakkı olmamasına rağmen? Yapamam! Göz göre göre beni öldürmene izin veremem. Canım yanıyor. Biliyorum hakkım yok, ama seni bırakmaya da gücüm yok. Bana bak! Karşında eski beni görebiliyor musun? Ben uzun zamandır göremiyorum. Yaşayıp yaşamadığımı bile bilmiyorum. AKKOR Her şey bir kazayla gelen yaşam şansıyla başladı. Hayata tutunabilmem için ayağıma kadar gelen şansı geri tepemezdim. Ekseriyetle yavaş atan kalbim, kimsenin avucunda tutmaya cesaret edemeyeceği kadar bitap düşmüştü. Benim seçimim değildi. Affet! Doğumumla kısıtlanan özgürlüğümü geri istiyordum sadece. Ödenmesi gereken bir bedel istememiştim. Tek isteğim kalbimin sorun çıkarmayacağına emin olarak koşmaktı. Vebalini sırtlanmak zorunda kaldığım yüke değer miydi, şüpheliyim? İki kadında can bulan bir kalp, tek Sevda... Biri geçmişi; diğeri geleceğine ışık tutmaya yeminli... Zaman kavramından soyutlanmış, mazinin engebeli kanyonunda kaybolmuş bir adam... Sol avucunda geçmişin izi, sağ avucunda geleceğin hengâmesi... AŞK KIRINTILARI Lacivert gecenin koynunda parlayan cesur yıldızlar, beyaz ışık halelerini giyinmiş dolunayın etrafında inci gibi çizilmişlerdi. Kafamı Anıl’ın omzuna yaslayıp berrak gökyüzünün tasasız rengine daldım. Araya gizlenen kara bulutları bilerek görmezden geliyordum; arkamdaki vücudun sıcaklığı beni olağan olumsuz etkilerden sakınıyordu âdeta. Kalbimin etrafını kuşatan kirin ve bataklığın ortasında açan nilüfer çiçeği gibi temiz ve mucizeviydi. Taç yapraklarına değen tozu, kiri tutmazdı. Peki ya benim lekeyle dolu çocukluğumu özümseyebilir miydi? Dehşet dolu bir gecenin ardından yetimhaneye yerleştirilen küçük bir kız çocuğunun kaderi onu şefkatle, merhametle bağrına basan koca yürekli bir ailenin yanında değişmeye başlar. Kaderin ona çizdiği ikinci yoldadır artık Güneş. Kalbine mühürlediği sevdiceği ise hep bir adım ötesinde…