Gölgesi olmuş bir adamın bundan gayrı hayatında yine bir gölge olmasına da gerek yoktu zahir. Ama yine de ikisi de susmayı tercih etti. Susmak; o da vaktiyle birçoğunun yaptığı “sus” fiilinden türeyen bir eylem. Çokları susarak vedalaştılar. Kimileri susmayı bile başaramadılar. Vakitsizlik dergâhından vakit olduran sevdaların, susarak vakti tükettiği bir zamansızlık. Hangi vakte esir kalmışsa o vakitte susmayı yeğlemiş bir avarelik rüzgârı. Şimdi susmanın vakti değildi belki ama konuşmak da fayda vermezdi. O da kendince günlerin, saatlerin yorgunu ama konuşmak yerine yazmayı bilmiş muharrir. Mademki susmuştu, dili değil kelimeleri, cümleleri konuşsundu; varsın yine olsundu, kalem kâğıda anlatırdı olanı biteni. Yavaşça oturduğu yerden ayağa kalktı. Sustuğu dakikaları saymamıştı elbette…