Ay ışığının olmadığı bir gece yarısı, ilçenin kuytu bir kıyısında, kendilerini almaya gelecek olan botu, can yeleğini giymiş kendisi gibi karşı kıyıya gitmek için heyecanla bekleyenlerin arasındaydı. Büyük şişme bot kıyıya yanaştığında kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Dikkatli ve alabildiğine sessizce bota doluştular. Herkesin gözünde korku ve endişe vardı. Hiç kimse tek kelime bile konuşmuyordu. Şişme bot, içindekilerle denizin sularını yara yara ilerlerken bir aksilik çıkmaması için içinden durmadan dua ediyordu. Botu kullanan adam arada bir motoru susturuyor, dikkatlice etrafı kolaçan ettikten sonra tekrar çalıştırarak yoluna devam ediyordu. Gidecekleri Yunan adasının ışıkları çok uzaktan görünüyor fakat yol bir türlü bitmek bilmiyordu. Heyecandan kalbi duracak gibi oluyordu. Botun içindeki diğerlerinin de kendisinden pek bir farkı yoktu. Herkes nefesini tutmuş botun bir an önce adaya varmasını bekliyordu. Deniz karanlık, sessiz ve ürkütücüydü.