Yirminci Yüzyıl savaşları, kadınların sokakta oy kullanma hakkı için verdiği mücadeleden, evinde çocuğunu emzirmesine kadar hayatındaki her değişimi derinden etkiledi. Kadınların hayatındaki en köklü değişim belki de iş hayatına atılmalarıydı. Savaşlar, savaşa katılan ülkeleri askeri ve sivil cephe olarak ikiye bölmüştü. Askeri cephenin erkeğe, sivil cephenin ise kadına ihtiyacı vardı. ‘‘Ülkenin sana ihtiyacı var’’, “Ülkene, Erkeğine ve Geleceğine Sahip Çık’’ ve ‘‘Yapabiliriz’’ gibi sık sık kullanılan afişlerle, kadınlar göreve çağrıldı. Kadınlar, mecburen erkeklerin yardım çağrısına cevap verecek ve erkeklerin yanında saf tutacaklardı. Sonuç olarak kadınlar, yeni üniformalarıyla yeni hayatlarına yani kamusal hayata geçtiler. Bu süreç beklenildiği üzere sancılı oldu. Birçok erkeğin kafasında, kadın hala geçici işçiydi ve savaş bitince evine, yani ait olduğu yere geri dönmeliydi. Kadınlara göre ise kamusal alana girme önemli bir dönüm noktası ve dönüşümün başlangıcıydı. Elinizdeki bu kitap, Amerika Birleşik Devletleri’nden, İran’a kadar büyük bir coğrafyada savaş zamanı kadınlar hakkında (bazen de kadınlar tarafından) kullanılan eril söylemleri ve bu söylemlerin kullanım yöntemleri, güçleri, etki sahaları, yarattığı algıları ve karşıt tepkileri incelemektedir.