“Savaş, siyasetin başka araçlarla sürdürülmesidir.” John Keegan, Clausewitz’in bu ünlü tezine karşı çıkarak söze başlıyor. Osmanlı ve Japon askeri kurumları ile Zulu ve Polinezya savaş kültürleri incelendiği takdirde bu genellemenin doğru olmadığının anlaşılacağını öne sürüyor. Keegan’a göre bu tez savaşı kaçınılmaz saymaktadır ve Batılı devletlerin siyaset tarzının bir yansımasıdır. “İlkel” toplumlar savaştan olabildiğince kaçınmaya çalışırken, uygarlık ve kültür insanı savaşa yatkın hale getirmiştir. Eğer savaşları sonlandırmak istiyorsak, Doğu toplumları ile “ilkel” toplumların diplomasi, uzlaşma ve savaşı –ritüelleştirerek– kısıtlama eğilimlerinden birtakım dersler almalıyız. Bu başarılırsa belki savaş da tıpkı bugün insanlık müzesinin vitrinlerinde ibretle sergilenen insan kurban etme, bebek öldürme, kölelik ve düello gibi eski “çözümlerin” yanına yerleştirilebilir. “Savaşa dair şimdiye dek kaleme alınmış belki de en çarpıcı inceleme.” The New York Times BookReview “Muhteşem.” Sunday Telegraph