K., sözde kadastrocu olarak gizemli bir biçimde atandığı görevine başlamak üzere Şato dağının eteğindeki karla kaplı köye gelir. Şato’ya ulaşabilmek için sonu gelmez bir çabaya girer, günler geçtikçe umutsuzca hedefinden uzaklaşır. Kafka’nın ölümünden sonra yayımlanan, bitmemiş romanı Şato’da, katlanan bir bürokrasi ağında kaybolan, iktidarın avına dönüşen bireyin zavallılık, dar kafalılık, yozlaşmışlıkla örülü bir dünyada geçen absürd öyküsü korkunç bir gerçeğe dönüşür. Kafka’nın yapıtı, yirminci yüzyılın dehşetini ve kaygılarını simgeler; insanı en uç noktada yazıya işler. Kafka’nın dünyası, insanın, gerçekte eline hiçbir şey geçmeyeceğini bilerek, banyo küvetinde balık avlamak gibi acı verici bir lükse kendini kaptırdığı, tanımlanamaz bir evrendir. Albert Camus Kafka’da sirenler susar. Belki de müzik ve şarkı onun için kaçıp kurtulmanın bir ifadesi ya da en azından kefaleti olduğu için. Hizmetçilerin ait olduğu şu küçük, hem tamamlanmamış ve gündelik hem de avutucu ve saçma orta dünyaya dair umudun kefaleti. Kafka korkunun ne olduğunu anlamak için dışarı çıkan oğlan çocuğu gibidir. Walter Benjamin Zamanımızın Almanca yazan yazarları arasında en büyüğü. Rilke gibi şairler ya da Thomas Mann gibi romancılar onunla kıyaslandığında birer cüce ya da plastik azizdirlerVladimir Nabokov