Jean-Paul Sartre’ı anlamak, içinde yaşadığımız çağa ilişkin önemli bir şeyi anlamak demektir. Filozof, politikacı, roman yazarı olarak Sartre, derinden derine çağdaş bir kimsedir ve çağdaş olduğunun da farkındadır; çağımızın üslûbu vardır onda. Çalışmalarının tümüne göz attığımızda, bu üslûbun Avrupa ahlak felsefesinin, metafiziğinin ve politikasının doğal bir ürünü ve sonucu olduğunu kavrarız. Başka bir yazarda gizli kalabilen bağlantılar, Sartre’ın eserinin açık-seçikliğinde kendilerini oldukları gibi gösterirler. Sartre, Hegel-sonrası üç düşünce akımının kavşak noktasında bulunan bir düşünürdür. Bu üç düşünce akımı şunlardır: Marksizm, Varoluşçuluk ve Fenomenoloji. Sartre, bu üç akımın her birinin etkisini duymuş ve üç akımı da etkilemiştir. Iris Murdoch Düşüncesiyle eylemini durmadan yenilenen ama belirli bir yönde ilerleyen bir sentez içinde kaynaştırmak ister Sartre. Uyandırdığı büyük ilginin kaynağını, kavranması hayli güç felsefi düşüncelerinden çok bu düşüncelerden kaynak alan edebiyat ürünlerinde ve eyleminde gerçekleştirdiği külyutmaz ve eleştirici tutumda, yürekli ve içten davranışta aramak gerekir. Selahattin Hilav Sartre’ın romanları ve felsefesi üzerine derinlikli bir analiz.