“Şimdilerde o günleri ananlar hep ‘Sarıyaz’ diyorlar adına. Haziranın gevreyen toprak üstünde buram buram tüttüğü son demlerinde, topu topu on iki günlük bir zamandı oysa. Ama bütün bir mevsim, yıllar boyu hatırlanacak kadar yüklü geçmişti. Tarihe ‘Sarıyaz’ diye düşüldü o günler.” Sarıyaz, okurları bir kıyı kasabasının tozlu yollarına, birbirine sarmalanmış hayatların izini sürmeye çağırıyor. Kalp kırıklıkları, umutlar ve yalnızlıkla örtülmüş bu hikâyeler, hayata dair her rengi, insanı kendine çeken bir dille anlatıyor. Bu öykülerde Mahir Ünsal Eriş’in karakterleri; sevdayla, hüsranla ve hayata tutunma çabasıyla, okura âdeta ayna görevi görüyor. Sokağın dili, evlerin sessizliğinde yankılanırken, samimiyeti ve dürüstlüğüyle Sarıyaz tanıdık ama özgün bir dünya kuruyor. Hayatın gerçeklerine olduğu kadar insanın içsel dünyasına da dokunan, duygu dolu bu eserin her satırında merhamet ve incelik bulacak, Eriş’in içtenliğini her zamanki gibi hissedeceksiniz.