Mitoslar antikçağ insanlarının psikolojilerini, kimlik kaygılarını, dünya tasavvurlarını ve diğer birçok şeyle birlikte elbette inançlarını içerirler. Onlar insanın içinde bulunduğu dünyanın ötesinde farklı dünyaların ve sonsuz yaşamın varlığına kapı açan kutsal sözlerdir. Sanat ise dilde şekillenen bu farazi dünyanın tüm figürleriyle birlikte bedenlenmesine duyulan psikolojik bir ihtiyaçtan kaynaklanır; görünmeyenin, görünür olmak isteyenin, görmek isteyen göz için somutlaşmasıdır. Her ikisi de yaşanılan ile düşlenen yaşamın örtüşmemesinden ortaya çıkar. Bu kitapta kimi zaman sanattan hareketle mitosa, kimi zaman ise mitostan hareketle sanata yolculuk yapacağız. Bazen bir resme nasıl anlam yüklendiğine, bazen de bir anlamın nasıl resimlenebileceğine tanıklık edeceğiz.