Saliha Demir’den okurlarını balon tarlalarında koşturacak, gofretten yapılma kızaklarla kremalar üzerinde kaydıracak, pamuk şekeri tadındaki bulutların üzerinde zıp zıp zıplatacak bir kitap… *** Her şey boş bir sayfayla başlıyor… Yaptığın resimlerin içinde bir yolculuğa çıkmak ister miydin? O ışıl ışıl dünyada gezinmek nasıl da eğlenceli olurdu, öyle değil mi? İşte İso ve Meri, evlerine ulaşan gizemli paketin yardımıyla bu şansı yakalıyorlar. Şimdi gelsin yepyeni maceralar, hayalden yapılma uçsuz bucaksız çizgiler, göz alıcı renkler… İyi hoş ama kahramanlarımız evlerine nasıl dönecekler? Sana bir sır verelim mi? Benzer bir yolculuğa sen de çıkabilirsin. Hayal gücünü yanına aldıysan sıra sende. KİTAPTAN Güneşin yorulmaya başladığı saatlerdi. İnatçı iki bulut komiklikte birbiriyle yarışan şekillere bürünüyorlardı. İso, onların arasından incecik şeritler halinde sızan güneş ışınlarını seyrediyordu. O sırada toparlak burnunu cama yapıştırdığını fark etti. Yanaklarının etrafında oluşan “O” şeklindeki cam buğusunu görünce şaşırdı. Fırsatı kaçırmamalıydı. Parmakları camın üzerinde dans etmeye başladı. Bir şeyler çizmek İso’ya her zaman heyecan verirdi. Bir cama, bir kâğıda, tahta parçasının üstüne, kurumamış betona, ezilmiş bir kabağa bile çizdiği olmuştu. İso’nun el kol hareketleriyle bir şeyler yaptığını gören Meri, koşarak balkona geldi. *** “Ta ta ta taaaaaam!” dedi İso. “Açılış törenimize hoş geldiniz.” Ev ahalisi alkışlarken İso ve Meri’nin kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Kurdeleyi kestikten sonra az önceki sakin çocuklar gitmiş, hızla kutuya saldıran iki çocuğa dönüşmüşlerdi. Var güçleriyle kutuyu açarken içinde daha küçük bir kutu ve bir mektup olduğunu fark ettiler. Anneleri zarfı açtı, okumaya başladı: Sevgili İsmail ve Meriç, Sanal Gerçeklik Oyunu Kampanyamıza katıldığınız için çok teşekkür ederiz. Jürimiz gönderilen resim defterlerini inceledi ve en çok oyu siz aldınız. Söz verdiğimiz üzere yaptığınız bütün resimleri olduğu gibi sanal gerçeklik oyununa aktardık. Artık kendi hayal gücünüzün içinde gezinme vakti geldi. Eğlencenin tadını çıkarın! Unutmayın, oyunu bitirmeyi başarırsanız bu oyunu ülkedeki bütün çocuklara göndereceğiz. Tasarımcınız Kete Sanal Gerçeklik Şirketi *** Kapı, masmavi bir gökyüzünün ışıltılı bir denizle buluştuğu harika bir manzaraya açılıyordu. Gökyüzünde süzülen kuşlar çok tanıdıktı. Ayaklarının dibinde başlayan uzun bir iskele vardı. İskelenin en ucunda bir kayık bağlıydı. Meri denizden gelen o güzel kokuyu içine çekerken İso seslendi: “Kayığa doğru yürüyelim mi?” Tedirgin adımlarla iskele üzerinde yürürlerken mavi rengin her tonunu görüyorlardı sanki. “Yaptığım bir resmin içinde dolaşmak ne ilginç” dedi Meri. Kayığa binmeleri gerektiğini düşündüler çünkü geride oyunu sürdürecek başka bir nesne kalmamıştı. Dikkatli adımlarla iskeleden inip kayığın içine oturdular. “Neden bir merdiven çizmemişiz ki!” diye söylendi Meri. Kayıkta kürek yoktu. Kayığın üzerinde İso yazıyordu. İç kısmında iki tane düğme vardı, biri mavi biri kırmızı. Yazar Hakkında: Kek ve kurabiye kokan sıcacık bir evde dünyaya geldim. Çocukken keyifle yaptığım şeyler anneme sımsıkı sarılmak, bana Saliçe diye seslenen babamla futbol oynamak, kardeşimle bisiklete binmek, arkadaşlarımla ip atlamaktı. Resim yapmayı çok sevdiğim için hiç ama hiç sıkılmazdım. Duygularımı anlatmak için şiirler yazardım. Büyüyüp sınıf öğretmeni olduğumda öğrencilerim sayesinde çocukluk günlerimin bitmediğini keşfettim. Hayal kurmaya ve üretmeye onlarla devam ettim. Çılgın fikirlerimi sabırla dinleyen bir eşim ve iki oğlum var. Onlarla gökyüzüne uzun uzun bakıp bulutları bir şeylere benzetmeyi, birlikte şarkı uydurup dans etmeyi ve kitap okumayı çok seviyorum. Bir de yazmayı... Senin için sevgili okur.