Sadakatsizlik, aldatma ya da ihanet... adına ne dersek diyelim, her zaman merak uyandıran ama aynı zamanda ürpertici, dahası yakıcı bir konu. Oysa aldatılma ve günün birinde aldatma ihtimalinin olmadığı ilişki yoktur. Sevmek, aynı zamanda bu riski almak demek değil midir? Günümüzde iki insanı birlikte olmaya itenin, çoğu zaman güçlü bir duygusal bağ kurma umudu olduğu ve evliliğin güvenlik duygusu veren bir “barınak” işlevi üstlendiği düşünülürse, sadakatsizliğin çift hayatına karşı büyük bir tehdit oluşturduğu muhakkak. Güvenlik duygusu temel bir ihtiyaçsa, çiftleri sadakatsizliğe sürükleyen nedir o halde? İkili bir ilişkinin başına gelebilecek en büyük badire midir sadakatsizlik? Bencilce peşinden gidilen bir zevk midir, yoksa geleneksel ahlâka meydan okumanın bir yolu mu? Bugün eskiye göre daha mı çok insan eşlerini aldatıyor, yoksa gelişen iletişim teknolojileri sayesinde ihanetler daha mı fazla ortaya çıkıyor? Aldatma kişinin hangi psikolojik ihtiyaçlarını gideriyor? Aldatmaya ve aldatılmaya yatkın kişiliklerden söz edilebilir mi? Hepsinden önemlisi: Sadakatsizliğin panzehiri var mıdır?