“Büyük salonun kapıya yakın bir duvarının önünde birdenbire durdum. O andaki hislerimi, özellikle aradan bu kadar sene geçtikten sonra, anlatmama imkân yok. Yalnız orada, kürk mantolu bir kadın portresinin önünde, mıhlanmış gibi durduğumu hatırlıyorum. Resimleri seyredip geçenler, vücutlarıyla beni sağa sola itiyorlar fakat ben olduğum yerden ayrılamıyordum. Bu portrede ne vardı?.. Bunu anlatamayacağımı biliyorum; yalnız, o zamana kadar hiçbir kadında görmediğim garip, biraz vahşi, biraz gururlu ve çok kuvvetli bir ifade vardı. Bu yüzü veya benzerini hiçbir yerde, hiçbir zaman görmediğimi ilk andan itibaren bilmeme rağmen, onunla aramızda bir tanışıklık varmış gibi bir hisse kapıldım. Bu soluk yüz, bu siyah kaşlar ve onların altındaki siyah gözler; bu koyu kumral saçlar ve asıl, masumluk ile iradeyi, sonsuz bir hüzün ile kuvvetli bir kişiyi birleştiren bu ifade, bana asla yabancı olamazdı.”Özellikle romanlarında edebiyata yeni bir boyut kazandırmış, gerçekçi romanın en özgün örneklerini veren Sabahattin Ali'nin, bir solukta okuyacağınız eseri Kürk Mantolu Madonna'nın başkahramanları olan Raif Efendi ve Maria Puder’in sürükleyici ve etkileyici aşkı içinize işleyecek... KUYUCAKLI YUSUF “Yusuf atları dörtnala kaldırmıştı. Genç kız yaylının iç taraflarında bir köşeye büzülmüş ve elleriyle iki tarafına sarılmış düşünüyordu. Araba taşlara çarparak fırlayınca veya hızla dönünce: ‘A! A!’ diye hafif bir ses çıkarıyor ve sonra susuyordu. Birdenbire içini endişeler kaplamıştı. Bu yolculuğun sonundan korkuyor gibiydi. Nereye gidiyorlardı? Tabii eve... Acaba hakikaten eve mi? Muazzez, Yusuf’un yüzünü arkadan ve pek az görebiliyor fakat bu çehrede neler olduğunu tamamen biliyordu.”Özellikle romanlarında edebiyata yeni bir boyut kazandırmış, gerçekçi romanın en özgün örneklerini veren Sabahattin Ali’nin, bir solukta okuyacağınız bu eseri sizi başkahramanı Yusuf ile birlikte farklı dünyalara sürükleyecek… İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN “…bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda, hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan büyük hayaller, bana her şeyden daha güçlü görünen fikirler birbirini kovalıyor... Ama sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hâl aldığımı hayal edemezsiniz.”Sabahattin Ali’nin en çok okunan kitapları arasında yer alan “İçimizdeki Şeytan” adlı romanı realist bir eserdir. Ömer ve Macide’nin aşkı çerçevesinde geleneksellikle modernlik o dönemin koşullarında karşılaştırılmıştır.