Zaman’ın usta öykücüsü...“… Saatler’deki altı öyküyü, Aksal’ın yazdığı ya da yenilediği “kesin” denebilecek biçimlerini temel alan Gazoz Ağacı ve Diğer Öyküler’den aldım. Kitaba adını veren “Saatler” dışındaki beş öykü, dediğim gibi, yazarının yenilediği ya da zaten “yenilenmiş” tavrıyla yazdığı için “yeni” olan öykülerdi; onları seçmek zor olmadı. Altıncı öykü için, ilkin Aksal’ın bilinen en eski öyküsü olan “Semtin Kahvesi”ni düşündüm. Bu öykü, Gazoz Ağacı ve Yaralı Hayvan’da yer almadığı gibi, Aksal’ın bu iki kitabı gözden geçirip yeni öyküler ekleyerek yayımladığı Gazoz Ağacı / Yaralı Hayvan’a da alınmamış, dolayısıyla Arif Yılmaz’ın eleştirel basımına da ilk haliyle girmişti. Bu özelliğiyle, öteki öykülerle karşılaştırıldığında yazarının 45 yıllık öykücülüğünde dilinde ve biçeminde nelerin değiştiğini, nelerin aynı kaldığını izleyebilmek için ideal bir örnek olacaktı. Ama sonra, yazarının (gerekçesi ne olursa olsun) en son kitabına almadığı ya da belki alamadığı bir öyküyü böyle hedef kitlesi belirli, sayfa sayısı sınırlı bir derlemeye alma yetkisini göremedim kendimde. Sonuçta, Aksal’ın bütün yazdıklarında başlıca izleği olan “zaman”ı (şiirlerindeki kadar felsefi ve soyut düzlemlerde, bağlamlarda olmasa da) ele aldığı bir öykü olan “Saatler”i tercih ettim. Umarım yaptığım seçimler, genç okurlarımızı Sabahattin Kudret Aksal’ın bütün öykülerini, oyunlarını ve (Enis Batur’un yerinde saptamasıyla “ürpertici yalınlıktaki”) şiirlerini de okumaya yöneltecek uygunluktadır.”