Rüzgârgülü, Le Guin’in olağanüstü zengin dünyasından farklı lezzetler sunuyor. Bazıları son derece eğlenceli, katıksız fanteziler; bazıları da altan alta ahlaki ve siyasi sorunları tartışan anti-ütopyalar… Kolektif delilik, birey olmak, yalnızlık, bir arada yaşamak, özgürlük, yaratıcılık, sevgisizlik, sorumluluk, umut gibi devasa konulara değiniliyor bu öykülerde. Öğreticilik taslamadan, mütevazı ama yetkin bir üslupla… Müthiş bir hayal gücü, özenli bir dil, usta işi bir kurgu ve net bir siyasal bilinç bir araya geliyor öykülerin hepsinde. Gülün Günlüğü’nü sevdiyseniz, Rüzgârgülü’ne bayılacaksınız. Çünkü bu kitap, Gülün Günlüğü dahil orada derlenen öyküleri içermekle kalmıyor; eklenen yeni öykülerle, bazen birleşen, bazen birbirinden tamamen farklı yönlere giden, bazen de hiç kesişmeyen duygulara güçlü imgelerle belli bir yön çizilmeye çalışılıyor. Ama bu yönler şaşırtıcı. Duyguların nereye gideceği ise kuşkulu. Daha doğrusu, asıl soru şu: Duygularla savrulup giderken insan gerçekten yönünü bulabilir mi?