‘’Hüsniye” olan ismini beğenmeyip değiştirmek istediğini babasına söylediğinde yıl 1899’du ve o sadece on yaşındaydı. Yeni ismi “Ümran” olmalıydı. Bu ismi çok beğeniyordu. Düşünmüş, kararını vermiş ve uygulamıştı. Bu onun mücadeleci ruhunun ilk zaferiydi. Rüyasında gördüğü ve âşık olduğu adamla gerçek hayatta karşılaşıp kısa süre içinde evlendiğinde hayatın getireceği sürprizlerden habersizdi. Genç bir kadınken yetişkinlerin dünyasının hoyratlığı ve acımasızlığıyla tanışmıştı. Kendi ifadesiyle tek cephede savaşırken, hiç ummadığı birinden, ismini hece hece yüreğine yazdığı sevdiği adamdan en büyük darbeyi yemişti. O dönemde ortam huzursuzdu. İmparatorluğun en zor dönemi yaşanıyordu. Memleketin neredeyse her köşesinde isyanlar çıkmış, ülke yangın yerine dönmüştü. Bütün bunlara rağmen dik durdu ve hayatını iyi yönetmeyi başardı. Bu kitap, Ümran’ın keyifli, mutlu ama bir o kadar da hüzün ve hayal kırıklıklarıyla dolu yaşamöyküsüdür. “Bir kadının âşık olduğunda neleri göze alabileceği ve kalbi kırıldığında neleri feda edebileceğine dair gerçek yaşamdan ruha işleyen farklı bir hikâye sunuyor bize Zerrin Dağcı. Akılla kalp arasındaki husumete güzel bir ışık vuruyor bu romanla.” Gülşah Elikbank