Mevlâna, "Aşk; acıyı tatlıya, toprağın tozunu altına, kederi neşeye, ağrıyı şifaya, hapishaneyi gül bahçesine, hastalığı nimete, kahiri rahmete çevirir" diyor Divan-ı Kebirin'de. Irkı, dini, dili, coğrafyası, mensubiyeti ne olursa olsun karşılıklı aşk; sınırları ortadan kaldırır, inancı yumuşatır, dili anlaşılır kılar, uzakları yakın eder. Bu romanda; Müslüman bir Türk genci ile, bir Hristiyan Rum kızının sade, nahif, samimi, saf, güzel aşkları ve karşılaştıkları zorluklar konu ediniyor.