Belki bir insan, inanılan bir olumlama, uğurlu sayılan bir nesne, bir klon, bir gezegen, bir kalp, bir vücut, bir çift göz, bir mide, her kimle ya da her neyle zihninizde özdeşleştirdiğiniz bir imgeydi. İnsanlığa takılmış gerçeklik gözlüğüyle hakikati deşifre etmeden hayatlarını sürdürebileceklerini düşünmüştü bir toplum. Gençliği kendini ne kadar geliştirmeye, cehaletten kurtarmaya çalışsa da hep ötekileştirilmiş, kayırılmış gençlik kıstasları dışında kalanların kendi uğraşları sonucunda sıfır sonuçlara ulaşarak yerinde saymalarına, hatta yollarının çeşitli engellerle donatılmalarına sebep olmuşlardı. Gerçek olmayan kavramların gerçekmiş gibi topluma dayatılmasına ve hatta inandırılmış olma hâline gerçek dışı kavram gözüyle bakılmaktaydı.