Osmanlı hapishaneleri denince işkence, uyuşturucu, istismar gibi basmakalıp düşüncelerin etrafında gezinilmiş, modernleşme ise devlet dairelerinde veya sokaklarda aranmıştır. Kent Schull bu iki kalıbın da dışına çıkıyor. Dört duvara hapsedilenin modernleşmeyi nasıl yaşadığını, duvardaki çatlakları, yamaları ve bazen duvarları yıkıp yeniden yapmayı ele alıyor. Bu kitap, modernleşmenin “aciliyet” parolasıyla hapishanelere giriyor. Geç dönem Osmanlı İmparatorluğu'nda hapishane reformunu ve hapishaneleri inceleyen bu kitap, Osmanlı hapishanelerini Osmanlı modernitesinin ve ulus devlet inşasının “laboratuvarları” olarak tanımlıyor. Schull, Tanzimat’tan (1838-1878) “Jön Türk” (1908-1918) dönemine uzanan “Osmanlı modernitesi” bağlamında Osmanlı ceza adaleti sisteminin dönüşümünü ele alıyor. Bu dönüşümü, imparatorluğu geliştirmeye yönelik daha “ilerici” bir gündemin uzantısı olarak değerlendirmeye davet ediyor. Aynı zamanda Osmanlı hapishanelerinin hem bu dönemle ilişkili daha büyük dönüşümlerin mikrokozmosları hem de imparatorluğun modernlikle olan benzersiz ilişkisinin önemli göstergeleri olduğunu savunuyor. Bu sayede, 1850'de başlayan hapishane reformlarının ardındaki nedenlere dair bize oldukça kapsamlı bir araştırma sunuyor.