Cidde şehri, geçmişte olduğu gibi bugün de hac merkezi olan Mekkenin dünyaya açılan kapısı durumundadır. Denize sahili bulunması yanında mikat ve harem sınırları nedeniyle Mekkede gerçekleştirilmesi mümkün olmayan çok sayıda zorunlu uygulama, Hulefâ-yı Râşidîn döneminden itibaren Ciddede icra edilmiştir. Bu vesileyle şehirde işlek bir liman açılması ve güvenlik için asker bulundurulmasının yanı sıra gemi ve kervan ticareti de bu merkez üzerinden yapılmıştır. Ayrıca Cidde gerek Osmanlı döneminde gerekse bugün, dünyanın çeşitli bölgelerinden erzak ve sair malzemenin gemilerle Mekkeye taşınmasında ana depo işlevi görmüş ve görmektedir.Dünyanın dört bir tarafından farklı milletlere mensup Müslümanlar, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren hac ibadeti için önce deniz yoluyla Ciddeye ve buradan da kara yoluyla Mekke ve Medineye ulaşmaktaydı. Bu durum, birçok devletin öncelikleri ticaret olmak üzere sömürgelerindeki Müslümanlardan hacca gelenlerin işlerini kolaylaştırmak veya kontrol etmek maksadıyla Ciddede konsolosluk açmalarına neden oldu.Bu çalışmada; İran, İngiltere, Fransa, Rusya, Hollanda, İtalya, İsveç-Norveç, Yunanistan ve Avusturya-Macaristan devletlerinin Cidde konsolosluklarının açılış süreçleri, konsolosların uğraştıkları diplomatik meseleler, protokol kuralları, atanma usulleri ve ayrıca konsolosların sebep oldukları 1858 ve 1895 Cidde olayları ele alınmıştır.