Octavia, Roma tarihî dramasının (fabula praetexta) günümüze kalmış tek örneğidir. Yunan tragedyalarının temelinde insanların tanrılar karşısındaki çaresizlikleri yatmaktayken Roma tarihî dramalarındaki temel motivasyon vatanseverlikti. Bu eser ise hem günden güne zalimleşen ve paranoyası günbegün artan Nero’nun eşi hem de imparator Claudius’un kızı olan Octavia’nın yaşadığı hazin olayları aktarıyor. Bu tarihî dramada kahraman Romalılar yok. Onun yerine bir Roma imparatorunun deliliği, iktidar mücadelesinin doldurduğu bir kan deryası, Roma’ya egemen olan zulmün korkutucu yüzü var. Cumhuriyet döneminin Romalı erdemlerini yaşatan bayrak adamlar da artık uzak birer hatıradan ibaret: Resimde yalnızca imparatorluk çağının bitmek bilmez kana susamışlığını yaratan gaddar adamlar ve hilekâr kadınlar bulunuyor. “Pirüpak erdemiyle cenneti kazanan tanrısal Augustus, genciyle yaşlısıyla dört bir yandan kaç soylu adamı öldürdü, onlar ki ölüm korkusuyla kaçarken üç komutanın şerrinden ve katli vaciplerin sıralandığı ölüm listelerinden! Kürsülere çakılıp teşhir edilirdi ölenlerin başları, bunu gören yaslı babaları gözyaşı dahi akıtamazlardı, hafiften inlemek bile yasaktı o kokuşmuş, çürük forumda, ağır bir irin sızıntısı vardı hepsinin çürümüş suratlarında.”