“Daha önceleri sosyal yaşamda fazlaca hissedilmeyen sıkıyönetim, mengenelerini yavaş yavaş sıkıştırıyordu. Aynı günlerde ev baskınları artmıştı. Herkes gibi Cemal de evdeki dergi ve yayınları yaktı. Ama kitapları yakmak istemedi, bahçenin en atıl yerinde bir çukur kazdı. Kitapları birkaç kat naylona sardı. Çukura koyacağı sırada, kitaplar ona bir bebek gibi masum göründü. Yetişkinleri yetiştiren o bebekleri canlı canlı gömmek istemediyse de zorunlu olarak; eğilip ilk kitap destesini çukura yerleştirdi. O an beyni ve ruhu boşaldı sanki. Sırasıyla diğer desteleri de canlı bebeklermiş gibi, canı yana yana üst üste dizdi. Son destede, George Orwell’in 1984 adlı kurgu romanını görmesi ilginç bir tesadüf oldu. Orwell’in kelimelerini toprağa karıştırıp kitapların üstünü örttü. Kitaplar karanlığa gömülürken, gökyüzünün karardığını hissetti.” Recep Kadak, ikinci romanı olan Nur-î Cemal’de, bizleri 1970’lerin Türkiye’sinden günümüzün Türkiyesi’ne taşıyor. Batman’dan İzmir’e, Diyarbakır’dan Antalya’ya süren bir yaşamın ardında bıraktığı kırık anıları takip ederken; ideolojilerin toplumda yarattığı yarılmanın nedenlerini büyük bir ustalıkla işliyor. Herkes özgürleşebilir mi? Ya da neden herkes özgürleşme fikrinin peşinden koşmaz? Nur-î Cemal, bu soruların cevaplarını arayan, insanın özgürleşme çabasının ve bu çabayı “devlet gözü”nün nasıl gördüğünün romanı.