Bu kitaptaki sert ve bir o kadar sürükleyici hikâyeler, insanoğlunun ölüm karşısındaki çaresizliğine isyanını hüzünle anlatırken, her edebiyat metninin birer tarih metni olduğunu da savlıyor.Ahmet Yıldız tarihi romanlara inat tarihi hikâyeler yazmakta ısrar ediyor. Borges, Umberto Eco, Amin Maalouf ya da Calvino’nun tarihle beslediği yazınsal tat, bu hikâyelerde, Türkçenin zenginliğiyle bize özgü bir sentez oluşturuyor.Bu kitapta, Enver Paşa’nın ölüm anından Türk Nestȗrîlerin Asya maceralarına, Hazar Kağanının toplantı salonundan yazar Muzaffer Buyrukçu’nun son nefesini verdiği odaya, eski bir Uygur metninde bulunmuş Buda öyküsünden Nâzım Hikmet’in Şeyh Bedreddin Destanı’nı yazdığı geceye, Papa Urbanus’un Haçlı Seferleri’ni başlatan ünlü konuşmasından Arap-Hazar savaşlarına, Sultan Alparslan’ın katlinden Nizamülmülk’ün öldürülüşüne dek oldukça şaşırtıcı konuları işleyen hikâyeler, her okurda unutamayacağı birer anlatıya dönüşüyor.