Doğuşundan bu yana Medeniyet kavramı "öteki" ile karşılaşma çerçevesinde tanımlandı. Karşı kavramlar olarak vahşilik ve barbarlık ise, diğer toplumları "uygarlaştırmak" için şiddet uygulamanın bir gerekçesine dönüştü. Müslüman toplumlarda medeniyet, zamanla sömürgecilerin ve onların yerel muadillerinin dayattığı bir hayat tarzı olan modernleşme ile eş anlamlı hale geldi. Bununla birlikte, bu eserde vurgulandığı gibi, Batılı olmayan toplumların moderniteye direnişi veya onu kabulü homojen olmamıştır ve "ötekileştirme" de tek yönlü değildir. Şarkiyatçı söylem İslami Doğu'yu egzotik, baştan çıkarıcı ve evcilleşmemiş bir "öteki" olarak tasvir etmişse de buna karşılık gelen garbiyatçılık da Batı'yı ruhsuz, mekanik bir "öteki" olarak klişeleştirmiştir.Avrupalı düşünürler, ötekileştirme ekseninde medeniyetin sınırlarını sürekli tahkim etmiştir. Müslüman toplumların medeniyet düşüncesiyle karşılaşması da bu karşıtlık çerçevesinde gerçekleşmiştir. Bununla birlikte Müslüman toplumlarda Batılı medeniyet kavramına karşı üç ana yaklaşım ortaya çıkmıştır: Medeniyeti tamamen reddeden tutucu yaklaşım, Batı medeniyetini sorgusuz sualsiz kabul eden modernist yaklaşım ve modernliği İslami mirasın eleştirel merceğinden geçirerek benimsemeyi amaçlayan ıslahçı yaklaşım. İslam medeniyetinin doğası, tarihi ve geleceği ile ilgili tartışmalar bu üç görüş bağlamında formüle edilmiştir. Bu bağlamda sosyal teorideki yerleşik önyargılara meydan okuyan bu kitapta, Avrupamerkezci medeniyet anlayışı sorgulanırken aynı zamanda modernleşme, küreselleşme ve medeniyet tartışmalarının geleceğine bir ışık tutulmaktadır.